18 Mart 2011

algılarımızdaki fay kırıkları...

"Yalan dünya çatırdıyor artık, bu belli. Tutunacak gerçek bir dünyamız var mı peki?" (g.özcan)

bu söz beni yüreğimden vurdu desem yeridir. var mı gerçekten tutunacak bir dünyamız. yıkılan bir dünyanın altında kalanlar sadece yaşama dair hayallerimiz mi? yoksa "bir hiçliğin koca gövdesi" mi? gerisi nasıl anlatılabilir bilmem. avutulabilir mi, bir noktanın şiddetinden kopup gelen umutsuzluğun gözyaşları? acizlik kavramının tsunamisine kapılan duyguları kurtarabilmek mümkün mü?....boşlukta sallanıyoruz demiştim de bir zamanlar, kendim bile buna inanmamıştım. ya şimdi?

kainattaki boşlukta salllanan bizlerin; bir nokta kadar cürmümüz olduğunu anlamanın artık "bir gereklilik olduğu" bilincini, şu kalbimize, şu kendinden geçmiş ruhumuza nasıl anlatabiliriz?

"nokta"yım..."nokta"sın..."nokta"yız...
"nokta"dayız...
"nokta içinde nokta"...
ben, sen, o...
biz, siz, onlar...
susuyorum...
susmak belki de, içinde seninle konuşmaya çalışan bir "sen" daha olduğununun farkına varmanın en güzel yolu...

bir başlangıç noktası belki de...

7 yorum:

nadarû dedi ki...

yoruldum artık...bi oraya bi buraya...
wordpresse de pek alışamadım..
blogspot zaten beni bunalttı:(
iki arada bir derede...

Hatsumomo dedi ki...

Döktürmüşüz yine :)
Bu arada blog yasağı kalktı, yanlış bilmiyorsam .
Selametle Mirim .

Ali Sunarlar dedi ki...

hatırlanmak üzere unutulmak güzel olsa gerek hatırlanmak dileğiyle..;)hep yorulduk umarım dinlenik zamanlarımız yakındır...

nadarû dedi ki...

hatsumomo;
döküldük desek daha doğru olacak:)yerlerdeyim şu an...
evet yasak kalktı biliyorum lakin benim blog bana inat açılmamakta direniyor:)..bugün nasıl olduysa akşam üzeri sayfama girebildim şükür...
ama yine de içimde bir kırgınlık var:(

nadarû dedi ki...

ali;
her yorgunluk geçer de şu ruhumuzu tüketen yorgunluk nasıl geçer bilmiyorum...

Pınar dedi ki...

Derin;
Her sallanışta buluruz hiçliğimizi de,
Zaman geçer..
Unutulur,
Sonra otururuz
Kral koltuğumuza:(

nadarû dedi ki...

pınar;
hiçlik unutulunca
anlam kargaşasında kaybolup gitmek içten bile değil gerçekten...
kral koltuğu..ne güzel demişsin..
o koltuğu da babamızın malı gibi görüyoruz...
sonu hüsran:(